ŞALVIZ TIBBİ CİHAZ ÜRETİCİLERİNİN SESİ OLDU..
Gelecek Partisi Genel Merkez Sağlık Komisyonu üyesi ve Muğla İl Koordinatörü olan İş İnsanı Oğuz ŞALVIZ,tıbbi cihaz sektöründe yaşanan sıkıntılara değinmek üzere kamuoyuna bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Şalvız yaptığı basın açıklamasında bir sektör göz göre göre batıyor, artık feryatları duyun diyerek hükümete seslendi;
İşte basın açıklamasının detayları;
BİR SEKTÖR BATIYOR, HEM DE GÖZ GÖRE
GÖRE
Yaklaşık 2
senedir yokuş aşağı inen Türkiye ekonomisi, pandemi süreciyle birlikte geri
dönülmez bir yola girmiş gibi görünüyor. Bu kötü ekonomi tablosundan en çok
etkilenen sektörlerden biri de medikal malzeme, tıbbi cihaz üretici ve
satıcılarıdır.
Başta devlet
hastaneleri olmak üzere kamu sağlık tesislerinin medikal malzeme ödemelerinin
adeta “işinize gelmiyorsa yapmayın
kardeşim, bizde böyle!” tavrıyla 1 seneyi aşması hatta son zamanlarda
16-17 aylara yayılması, sadece 2020 yılında medikal sektör firmalarının üçte
birinin kepenk kapatmasına sebep oldu.
Henüz iflas
etmemiş firmaların da önemli bir kısmı adeta uzatmaları oynuyor, birikimlerini
kullanarak ayakta kalmaya çalışıyorlar yada faktöring kuruluşları ile temlik
pazarlığı yapıyorlar. ( Yandaş firma değilseniz tabii)
Medikal sektör ne yapıyor?
●
İstihdam yaratıyor
●
Vergi veriyor
●
Üretim ekonomisine katkı sağlıyor
●
İhracat yaparak cari dengeye katkı sağlıyor
●
İnsan sağlığına /sağlık sektörüne fayda sağlıyor
●
Sağlık gibi stratejik bir konuda dışa bağımlılığı azaltıyor
Devlet ne yapıyor?
●
Çeşitli mevzuat ile belirlediği standartlarda, zamanında, modern
sağlık ürünlerini hastane teslim
şartlarında satın alıyor
●
Çoğu zaman monopole varan tek / en büyük alıcı olarak fiyatları ve
ödeme şartlarını kendisi
belirliyor.
●
2020 senesinde 12 ayı bulan ödemeleri kendi insiyatifiyle, tarih
vermeksizin erteleyebiliyor.
●
Üretim, satın almalar, personel, satış vs tüm vergilerini de işletmelerden
zamanında alıyor,
kaynağında kesiyor.
●
Kullanılan malzemeden/hizmetten kaynaklı bakanlıklar arası ödeme
işlemlerini tamamlıyor.
●
Malzemenin kullanıldığı hastadan alınması gereken ödeme, yapılması
gereken kesinti var ise bunu
gerçekleştiriyor.
●
Ama tüm bu süreçlerde
başrol oynayan, üretim ya da satın alma aşamasında döviz bağımlı
olan, personel dâhil sabit ve
değişken giderlerini hatta vergileri ödeyen medikal firmalara
ödeme konusunda cebine akrep
dolduruyor!
En Büyük Darbeyi Pandemi Sürecinde Yaşadılar
Pandemi sürecinde hastanelerin acil
dışı vakaları süresiz ertelemesi, özel hastaneler dâhil nakit akışına kısmen de
olsa destek sağlayan tüm gelir kapıları kapanan sektör firmaları açıklanan
destek tedbirlerinden de faydalanamadı. Hem alacaklı hem de uzun süre hizmet
veremez duruma geldiler.
Hibe ya da Kredi Değil Alacaklarını İstiyorlar!
Ülke ekonomik verileriyle alakası
olmayan sembolik tedbir paketlerine karşın
hibe ya da kredi değil alacaklarını isteyen medikal firmalar ne ödeme
alabildi, ne de muhatap bulabildi.
En acı tarafı ise milyon seviyesinde
alacağı bulunan firmaların bir kısmı 3.000 TL destek evet yanlış değil sadece üç
bin Türk Lirası destek ile muhatap tutuldular.
Sağlık Uygulama Tebliği
SUT Kapsamlı son düzenlemesi 2010
yılında yapıldı. ( 1 USD yaklaşık 1,5 TL) Direkt ve dolaylı olarak dövize bağlı
olan sektörün alacakları TL cinsinden yapıldığı için ihtiyacı karşılayamaz
duruma gelmiştir. Özellikle 2018 Temmuz ayından itibaren para politikalarındaki
yanlış uygulamalar, kontrolsüz artan ve güvensizlik yaratan dövize karşı
sektörü içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklemiştir.
Örneğin kalp
damar cerrahisinde kullanılması zorunlu bir malzemenin ( Kılavuz tel) SUT
fiyatı 144 TL iken işletmeye maliyeti 180 TL+KDV ya da aynı ürünün farklı bir
ölçüsü için 200 TL ödeme yapılırken işletmeye maliyeti 480 TL+ KDV dir.
Benzer örnekleri artırmak mümkün.
%25 Feragat
2020 Ekim ayında sektörün kamu alacakları 20 Milyar TL seviyesinde iken bu
alacaklarından %25 feragat yapmaları koşuluyla ödemelerin yeni bir plan
dahilinde gerçekleştirilebileceği
“ Yok artık bu kadar da olmaz!” dedirtti. Maalesef bu da oldu.
26 Nisan akşamı Sn.
Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı SUT üzerinden %10 artışın, 10 yılın ardından,
döviz karşısında ezdirilen ve aylarca geciktirilen TL bazlı ödemelere anlamlı
bir katkı sağlayacağını düşünmek hayalcilikten öteye geçemez!
Faiz Lobisine Sevk
Başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet yetkililerinin sıkça vurguladıkları
o faiz lobisine adeta itilerek gönderilen tıbbi malzeme sektörü zaten değerinin
altında, dövize ve aylarca gecikmiş ödemelere yenilirken hayatlarını idame edebilmek
amacıyla kamuya kestikleri faturaları karşılığı finans kuruluşları ile temlik
ilişkisine girerek önemli kesintilerle bir miktar nakit sahibi olabilmekte ve
re-finansman sağlayabilmekteler. Sistemin yükünü çeken sektör firmaları bu
finans kuruluşları kadar dahi para kazanamamaları ve sektörün faiz/kesinti
karşılığı finanse edilmesi ayrıca hazindir.
Bu Sektörün de Yandaşı Var!
İnsan sağlığı gibi hassas bir konuda bile kimi zaman malzeme kalitesi kimi
zaman finansman avantajları ile kamu hastanelerinde olmasa dahi DMO doğrudan
teminlerinde karşılaşılan, gizli kapaklı yüksek adetli, hızlı ödemeli
alışverişler de sektör temsilcilerini hayli zor sokmakta ve maalesef kamuya
karşı olan güveni azaltmaktadır.
Dışa Bağımlılığımız Artacak
Aslında basit bir ticaret ile
alacak/verecek ilişkisi bulunan devlet ile medikal firmalar arasındaki bu tek
taraflı dominant ilişki önümüzdeki günlerde sağlık sektörünü ve Türk sağlık
politikasını ciddi şekilde etkileyecek ve maalesef çok daha maliyetli satın
almalarla ülkemizi dışa bağımlı hale getirecek gibi görünüyor.
Devlete
borcu bulunmadan ve hatta alacaklı vaziyette iflas eden, iflas ederken de
çoğunlukla sektör içindeki diğer paydaşlara da domino etkisiyle zarar verecek
olan medikal firmaların nitelikli işsizler kadrosuna devlet eliyle katkı
yapacağı acı günler yakındır!
Tıbbi Malzeme Sektörü İçin Anlamlı Tedbirler
Uygulanmaya Başlanmaz ise;
Ø Ülke insan sağlığını tehdit edecek
seviyede tedavi eksikliği oluşturabilecek. (Tedarikçi ya da
üretici firmaların ver(e)mediği
malzemeler sebebiyle aksayan tedaviler, gerçekleştirilemeyen
operasyonlar ya da kalitesi
kabul edilmemiş yeni ürünlerin kullanımı sebebiyle)
Ø İnsan sağlığı gibi stratejik bir
konuda dışa bağımlılığımız aratacak.
Ø İthalatın artması, üretimin azalması
ile cari dengeye olumsuz katkı sağlayacak.
Ø Makro ekonomiye zarar verecek
seviyede bir sektörün yok oluşu mümkün olacak.
( Üretim, istihdam, vergi,
vb.)
Ø Aileleri ile birlikte 500 Bin
civarında kişi doğrudan etkilenecek.
Görüş ve
kanaatlerimiz, uzun süredir sektörde yer alan kişi ve kurum temsilcileriyle
gerçekleştirdiğimiz istişareler sonucu bu metne dökülmüştür.
Saygılarımla
Oğuz Şalvız
Haber ; TANER ÖZGÜR
Hiç yorum yok